Anayasa'yı “tağyir, tebdil ve ilga” etmek…

Orta ve ileri yaş grubunda olanlar iyi hatırlar bu ülkede 68 ve 78 kuşağının gencecik devrimcileri Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nı tağyir, tebdil ve ilgaya cebren teşebbüs suçunu işledikleri gerekçesiyle o zaman yürürlükte olan Türk Ceza Kanunu'nun 146/1 maddesi uyarınca ölüm cezasına çarptırılıp, darağacında idam edilmişlerdi..!

Elbette işlenmiş olan hiçbir suçun karşılığı ölüm cezası olmamalı(!) Buna Anayasanın “ihlal” edilmesi suçu da dahil. Ancak bu suçu işleyenlerin iktidar gücünü elinde bulunduranlar olunca hiçbir yaptırımı olmadan cezasız bırakılması da hukuken mümkün olmamalıdır.

Anayasayı “Tağyir, tebdil ve ilga” etmenin Türkçesi “bozma, değiştirme, ortadan kaldırma.”

Peki Anayasayı “İhlal etmek” ne demek. O da TDK sözlük anlamına göre “bozmak, zarara uğratmak”

İkisinin arasında bir fark var mı?

Bunu neden soruyorum, 24 yıldır ülkeyi yöneten AKP iktidarı ve koskoca ülkeyi 24 Nisan 2018’den beri tek başına yöneten Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, üzerine bağlılık yemini ettiği Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nı ve en son kendisinin hazırlattığı 18 maddeyi içeren 16 Nisan 2017'de gerçekleşen halk oylaması ile halka onaylattığı anayasayı da ‘ihlal’ etmedi mi?

Ve hala ‘ihlal’ etmeye devam etmiyor mu?

Anayasanın göz göre göre ihlal edilmesi Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay’ın yüksek Yargıçları ve Savcıları, üniversiteler, akademisyenler ve bütün toplumun gözü önünde gerçekleşmedi mi?

Peki, Anayasanın AKP iktidarı tarafından aleni ihlal edilmesinde Meclisteki muhalefet başta olmak üzere yüksek yargı organlarının, baroların, STK ve üniversitelerin hiç mi suçu yok?

Elbette var..!
Kimse masum değil, kimse sütten çıkmış ak kaşık değil bu konuda..!

Her şey milletvekilliği dokunulmazlıklarıyla ilgili, 6718 sayılı "Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun” 20 Mayıs 2016’da TBMM de oylaması ve 376 oyla kabul edilmesi öncesi o dönem ana muhalefet liderinin “Anayasaya aykırı ama evet diyeceğiz” diyerek değişikliğe verilen destekle başlamadı mı?

Bence; Sarı öküz o gün kaptırılmıştı..!

Daha sonrası 17 Nisan 2017’de yapılan Anayasa değişikliği ile ilgili referandumda sandıklar henüz açılmamışken, hatta batı bölgelerinde oy verme işlemi devam ediyorken Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) İki buçuk milyon "mühürsüz oyların kabul edileceğine" dair Anayasaya aykırı kararına muhalefetin cılız sözlü itirazlarına karşı Erdoğan’ın alaycı bir üslupla “Atı alan Üsküdar’ı geçti” diyerek tiye alması, aslında tek adam rejiminin kilometre taşları o gün döşenmeye başlanmıştı.

Ondan sonra da Anayasa, Erdoğan iktidarının işine geldiği gibi defalarca “ihlal” edildi ve halen de ihlal edilmeye devam ediliyor. Muhalefette sözde kalan itirazlar dışında buna göz yumdu ve yummaya devam ediyor maalesef..!

İktidarın Anayasaya aykırı bu söylem ve eylemlerine karşı muhalefetin sözde kalan itirazları dışında hiçbir yasal girişimde bulunmaması Erdoğan’ın ‘Anayasayı tanımamasına, saygı da duymamasına’ toplumda kabullenmiş ve kanıksamış olmadı mı?

Ardından Anayasamıza göre 28 Haziran 2023’de yapılması gereken Cumhurbaşkanlığı seçimi ve 28’nci dönem milletvekili genel seçiminin sırf iktidarın işine öyle geldiği için bir ay öne çekilerek 14 Mayıs 2023 tarihinde yapılmasına, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 10/03/2023 tarihli ve 2023/121 sayılı kararı, Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmişti.

Bu karar sonrası iki kez Cumhurbaşkanı seçilmiş olan Recep Tayyip Erdoğan Anayasa’nın 101 ve 116’ncı maddelerini ihlal ederek 3. kez cumhurbaşkanlığına aday olmadı mı?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın 3. kez aday olmasına Anayasa’nın ihlal edildiğine dair bazı siyasi partiler ve ülkenin çeşitli illerinden yurttaşlar YSK’ya itiraz başvurusunda bulunmuşlardı. Ancak o dönemdeki ana muhalefet partisi başta olmak üzere, Millet İttifakı Anayasa’nın ”ihlal” edilmesine sözlü itirazların dışında “Biz Erdoğan’ın yine ‘mağdur edildim’ demesini istemiyoruz. Biz onu sandıkta yeneceğiz” diyen muhalefetin bu anlaşılmaz tavrı, iktidar tarafından işlenen bu suça ortak olunduğu anlamına gelmiyor muydu?

Anayasa’nın ihlal edildiği gerçeği aleni ortadayken, yetmedi adeta olmayan bir Anayasa maddesini ‘ihdas’ ederek kendisini Anayasa yapıcı yerine koyan YSK, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 3. kez adaylığına yapılan itirazların tümünün reddedildiğini 30 Mart 2023 saat 17’de resmen açıklamadı mı?

Anayasa’da YSK’nın kararlarına itiraz edilemediğini içeren kesin hüküm var, ancak burada durum farklı YSK “olmayan bir Anayasa maddesini ‘ihdas’ ederek kendisini Anayasa yapıcı yerine koyduğundan” Anayasa Mahkemesi’ne Anayasa’da belirlenen mercilerce itiraz edilebilirdi(!) Peki o dönemin muhalefeti bu itirazı yaptı mı?

Hayır yapmadı..!

Keşke YSK’nın bu kararına karşı yurttaşların AYM’de bireysel başvuru hakkı olabilseydi. İnanın inatla ve kararlılıkla bireysel itiraz başvurumu yapardım, ama maalesef bu yol kapalıydı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 3. kez adaylığının Anayasaya aykırı olduğuna dair Manisa’dan YSK’ya itirazda bulunmuş bir yurttaş olarak, vatandaşı olduğum Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “ihlal” edildiğine dair tarihe not düşmek gibi bir sorumluluğu yerine getirmiş olmanın vicdani rahatlığı içinde olduğumu da belirtmek isterim.

Şimdi yine ömrü vefa ederse Partili Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yine Anayasa’yı ihlal ederek 4. kez aday olmanın hesaplarını yapıyor. Muhalefet ise; Erdoğan’ın 4. kez adaylığına itiraz etmeyi düşünmüyor.

Neden?

Çünkü, hukukun ve bağımsız yargının yok edildiği bu ülkede artık hukuki yollarla herhangi bir sonuç alınamayacağını biliyor da ondan…

O zaman geriye bir tek yol kalıyor. Bütün muhaliflerin birleşerek Erdoğan’ı sandıkta yenmekten başka bir şansın kalmadığını ve ona göre sorumlu davranılması gerektiği de unutulmaması gerekiyor..!

Barışın, kardeşliğin hakim olduğu özgür bir ülkede yaşamak dileğimle…