Kaldırımlar motosikletler ve masalar içindir(!)


Manisa’nın en büyük sorunlarından biri, kaldırımların ve sevgi yollarının amacına uygun kullanılmaması.
Peki nasıl olur da “kaldırım” ve “sevgi yolu” gibi basit kavramlar yanlış anlaşılır? Açıklayalım.

Tabiatı gereği yaya kullanımına ait olan kaldırımlar, motosiklet sürücüleri tarafından adeta “özel otoyol” gibi kullanılmaya başlandı. Amaç; trafiğe takılmamak, motosikleti parkedip iki adım fazla atmamak. Bugün Manisa sokaklarında bir yaya, kaldırımda yürürken motosiklete yol vermek zorunda kalıyorsa, sorun artık kronik hale gelmiş demektir.

Sevgi yollarında ise durum farklı bir boyuta taşınıyor. Motosikletler burada daha geniş hareket alanı bulurken, yayalar başka bir engelle karşı karşıya kalıyor: restoranların, kafelerin, çay bahçelerinin masa ve sandalyeleri. Küçük meydanlar bile çoğu zaman bu masa-sandalye düzeninin esiri olmuş durumda. Üstelik yalnızca yeme-içme mekanları değil; bazı butiklerin de sattıkları ürünleri kaldırımlara taşırarak sergilemeyi alışkanlık haline getirdiğini görüyoruz.

Bu işgaller, kentin nefes alması gereken alanları daraltıyor. Yaya yollarının amacı, insanları güvenle bir noktadan diğerine ulaştırmakken, bu alanlar adeta ticari vitrinlere dönüşmüş bir halde. Sokakta yürümek, artık sadece yürümek değil; motosikletlerden kaçmak, masaların arasından geçmek, giysi askılarının arasından sıyrılmak anlamına geliyor. Sonuç olarak, yayaların kamusal alan hakkı gasp ediliyor.

Üstelik bu durum yalnızca yaya trafiğini engellemiyor; kent estetiğini, güvenliğini ve kamusal alan anlayışını da zedeliyor. Kaldırımda ya da sevgi yolunda yürürken sürekli “sağdan mı geçeyim soldan mı?” ikilemine düşmek, yayalar için hem fiziksel hem de psikolojik bir yorgunluk haline gelmiş durumda. Özellikle yaşlılar, çocuklar ve engelli yurttaşlar için bu işgaller sadece rahatsız edici değil, aynı zamanda tehlikeli!

Yazıdan bir esnaf karşıtlığı anlaşılmasın lütfen. İşini hakkıyla yapan, kurallara uyan, kentine saygı duyan esnaflar başımızın tacı. Zaten birçok esnaf, diğer esnafların işgallerinden, bu işgallerin engellenmemesinden aldıkları güç ile buna kalkışıyor. Yanlış kullanımı denetlemesi gereken kurumlar, yeterli denetimleri gerçekleştiremedikleri için bu vahşiliğin önüne şu an için geçilemiyor. Denetimlerde ya cezai işlem uygulamadan, sözlü uyarılar yapılıyor ya da verilen maddi cezalar yeterli olmuyor. Mesela Manisa Şehzadeler’de faaliyet gösteren bir züccaciye mağazası her gün denetimle yüzleşse de kaldırımı, yolu işgal etmekten vazgeçmiyor. Muhtemelen işgal ettiği alandan sağladığı kazanç, verilen cezadan çok daha yüksek olduğu için bu işgallere devam ediyor.

Burada sorun sadece kurallara uymayan bireyler ya da işletmeler değil. Asıl sorun, bu kuralsızlığa göz yummak. Denetim yapan ekiplerin “aman fazla ses çıkarmayalım” tavrı, bu işgallerin daha da kök salmasına sebep oluyor. Caydırıcı ceza sistemi olmayınca, kural tanımazlık adeta ödüllendirilmiş oluyor. Bir başka boyut ise yurttaşların sessizliği. Çoğu kişi bu durumdan rahatsız olsa da şikayet etmeye yanaşmıyor ya da şikayetlerinin sonuçsuz kalacağını düşünüyor. Bu da işgaliye yapan tarafı cesaretlendiren bir başka etken.

Bu sorunların çözüme kavuşması için denetimleri gerçekleştiren kurumların caydırıcı cezalar vermesi gerekli. İşgalleri yapan işletmelere uygulanacak para cezaları, sağlanan haksız kazancı aşacak düzeyde olmalı. Denetimlerin belirli gün ve saatler yerine daha sürpriz zamanlarda yapılması da durumu yetkililere daha net gösterecektir. Motosikletlerin kaldırım ve sevgi yollarına girmelerini engelleyecek bariyerlerin yerleştirilmesi yine çözüm odaklı bir hareket olacaktır. Kamu kurumlarımız bu işgallerin önüne geçmek istiyorsa, esnafa ve halka bu alanların kullanımıyla alakalı bilgilendirmeler de yapmalıdır.

Sayın yetkililer, kaldırım ve sevgi yolları bir kentin yüzüdür. Bu alanların motosikletler, masa-sandalyeler ya da teşhir stantları ile doldurulması yalnızca yayaları değil, tüm şehir kültürünü bozar. Manisa, yayaların özgürce yürüyebildiği, kamusal alanın herkes için eşit olduğu bir kent olmayı hak ediyor. Bu sorunun çözümü için gerekli adımların bir an önce atılması, hem halkın güvenliği hem de kent düzeni açısından kaçınılmazdır.