İYİ Parti Milli Güvenlik ve Göç Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Cenk Özatıcı, Manisa'da basın mensupları ile bir araya gelerek gündemi değerlendirdi.
Düzenlenen basın toplantısına İl Başkanı Ali Zafer İksir, Yunusemre İlçe Başkanı Hayriye Banu Elbirler, Şehzadeler İlçe Başkanı Gözde Aytaç ve parti yöneticileri de katıldı.
Toplantıda gündeme ilişkin konuları değerlendiren Özatıcı, Esad rejiminin devrilmesinin ardından, Suriyeli sığınmacıların kitlesel olarak geri döndüklerine ilişkin açıklamaların spekülasyondan ibaret olduğunu savundu.
"20 bin Suriyeli döndü"
Geri dönen Suriyelilerin sayısının 20 binlerde olduğunu söyleyen Özatıcı, “Milli Güvenlik ve Göç Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısıyım. Türkiye dünyada en fazla sığınmacı ve kaçak barındıran ülke konumunda. Suriye’de Esad rejiminin düşmesinin ardından Suriyeli sığınmacıların ülkesine döndüğüne dair bir spekülasyon ve manipülasyon ile karşı karşıyayız. Sığınmacıların ülkelerine gönüllü kitlesel geri dönüşü Türk milletine söylenmiş büyük bir yalandır. Cilvegözü başta olmak üzere birçok sınır kapısı ile irtibat halindeyiz ve böyle bir geri dönüş olmadığını biliyoruz. Elimizdeki rakamlar geri dönen Suriyeli sayısının 20 bin civarında olduğunu söylüyor. Ancak bu rakam hiçbir şey ifade etmiyor. Türkiye’de 1 yılda doğan Suriyeli bebek sayısı 100-120 bin arasında. Bir yılda 120 bin Suriyeli sığınmacı doğarken, 20 bin kişinin dönmesinin herhangi bir anlamı yoktur” dedi.
"10 yıl içinde ülkemizdeki sığınmacıların sayısı 15 milyonu aşacak"
Sığınmacıların doğum oranlarına da dikkat çeken Özatıcı, Türk vatandaşları ile karşılaştırma da yaptı. Özatıcı, “Suriyeli sığınmacıların doğum oranı 5,3 civarındayken Türk vatandaşlarında bu oran 1,4 bandında. 10 yıl içinde ülkemizdeki sığınmacıların sayısı 15 milyonu aşacaktır. Sayın Erdoğan sığınmacıların gitmesine gerek olmadığını burada kalabileceklerini söyledi. Şu ana kadar hükümet 238 bin Suriyeli sığınmacıya vatandaşlık verdi. İçişleri Bakanlığı’nın resmi rakamı. 10 yıl-15 yıl burada kaldıktan sonra 238 bin değil belki de 2 milyon 380 bin sığınmacı vatandaşlık alacak. Aslında hükümetin buradaki politikası, Suriyeli sığınmacılara vatandaşlık vererek kendisine yakın bir seçmen kitlesi oluşturmaktır” diye konuştu.
İYİ Parti’nin Suriye meselesine bakışına ilişkin de konuşan Özatıcı, “Suriye meselesi ile alakalı İYİ Parti’nin görüşleri son derece açık ve net. Biz Suriye’de iki kırmızı çizgi ortaya koyuyoruz. Bunlarsan ilki Suriye’nin kuzeyinde, Fırat’ın doğusunda ihdas edilmek istenen terör devletinin tasfiye edilmesi, Irak ve Suriye PKK’sının bağlantısının kesilmesi. İkincisi ise Suriyeli sığınmacıların geri dönmesi. Bunlar yapıldığı takdirde, Türkiye’nin menfaatine olacaktır” şeklinde konuştu.
Asgari ücret açıklaması
Dün açıklanan asgari ücretle ilgili de hükümete eleştirilerde bulunan İYİ Partili Özatıcı, “2024 yılında asgari ücretin 17 bin lira olduğu süreçte açlık sınırı 19 bin liraydı. Yoksulluk sınırı 67 bin liraydı. Türkiye'de yaşayan vatandaşların yüzde 45'i açlık sınırının altında yaşadılar 2024 yılında. Yüzde 85’i yoksulluk sınırının altında yaşadı. Ve gerçek genç işsizlik oranı yüzde 25. Dört gençten birisinin işsiz olduğu, gençlerin iş beğenmemekle suçlandığı, gençlerin kuryelik yapmak zorunda kaldığı yalnızca ya da istikballerimi vize kuyruklarında ve yurt dışında aradığı bir memlekette yaşıyoruz. Dolayısıyla Türkiye derin bir yoksullukla karşı karşıyadır. Şimdi 22 bin lira civarında bir rakamla karşımıza çıktılar. Bu rakam şu anda Türkiye'de insanca yaşamak için yeterli bir ücret değildir” dedi.
Türkiye’de birçok meslek grubunun yeterli ücreti alamadığında grev yoluna gittiği, ancak işçi kesiminin bunu yapamadığı hatırlatılan Özatıcı, şunları söyledi:
“Gerekirse grev yerlerinde sözcü olacağız. İYİ Parti olarak sahaya ineceğiz. Bu kabul edilebilir bir rakam değil çünkü. Bunu asla kabul etmiyoruz. Bizim buradaki önerimiz en az en az 28 bin liraydı. O da altıncı ayda bir daha zam yapılmak suretiyle en az 28 bin liraydı. Dolayısıyla bu asgari ücretin kabul edilmesi de şu anda mümkün değildir. Burada siyasi partilere büyük iş düşüyor. Çünkü bir şey kitleselleşirse etkili olur. Münferit olarak bir siyasi partinin, belirli bir zümrenin bunu yapması mümkün değil. Günün sonunda Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde yaşıyoruz. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin özelliği şu; yürütme erki hem yasamayı, hem yargıyı tahakküm altına almış. Böyle tek adam rejimi dediğimiz sistemlerde siz kolektif hareket edemezseniz münferit olarak tek bir siyasi parti, tek bir STK ya da bir grup işçi bu başarıya ulaştırmaz. Ama siyasi partilerin görevi bu işi kitleselleştirmek ve bu işe ön ayak olmaktır. Dolayısıyla ne diyorduk? Muhalefet ana muhalefet de söylüyordu. Biz de söylüyorduk. Biz bunu kabul etmiyoruz. Yokuz diyorduk bu fiyatlarda değil mi? O zaman şimdi bunun gereğini yapma zamanı geldi. Yani sahaya inme zamanı geldi. Reaksiyonu kitleselleştirme zamanı geldi. Şimdi biz bu işi yapacağız.”
"AK Parti milleti zenginleştirmek yerine yoksulluğu yönetmeyi tercih ediyor"
Özatıcı açıklamasına şöyle bitirdi:
“Hatırlayın geçen sene mikrofonlar açık kalmıştı. Sendika temsilcileriyle oradaki bürokratların ve bakanların arasındaki konuşmadan bu işin zaten bir tiyatro olduğunu biz biliyoruz. AK Parti'nin bir özelliği var. AK Parti milleti zenginleştirmek ve zenginliği dağıtmak yerine yoksulluğu yönetmeyi tercih ediyor. Bize çeyrek porsiyonluk bir hayat sunup bir buçuk porsiyon bizden vergi ve ücret istiyor. Şu anda yeniden değerleme oranında devletin cezalara, vergilere yaptığı olan zam yüzde 45 bandında; asgari ücrette yüzde 30 zam yapıyorsunuz ya. Bu itiraftır zaten."